Olerek
Sorunu sor hemen cevaplansın.
olerek teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- slope egimli olmak, egimlenmek, meyilli olmak; sevlenmek; sevlendirmek
- yokuş, bayır
- slope egimli olmak, egimlenmek, meyilli olmak; sevlenmek; sevlendirmek
- eğim, meyil
- OL
- (Askeri) çalıştırma mahalli (operating location)
İlgili Terimler
olerek teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı
- olmak
- Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak: "Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından biri ve ilkidir."- T. Buğra
- olmak
- Özne bir isim tamlaması olduğunda, belirtenin belirtilene ait olduğu düşüncesini anlatır
- olmak
- Sürdürmek, yürütmek
- olmak
- Uymak, tam gelmek
- olmak
- Sarhoş olmak
- olmak
- Bir şeyi elde etmek, edinmek
- olmak
- Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek: "Pırlanta gerdanlığı da tektaş küpesi de, zümrüt yüzüğü de kendinin olsun!"- S. M. Alus
- olmak
- Bulunmak: "Kız da hemen olduğu yere oturdu."- M. Ş. Esendal
- olmak
- Bulunmak
- olmak
- Meydana gelmek, vuku bulmak: "En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu."- S. F. Abasıyanık
- olmak
- Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak
- olmak
- Bir isim veya sıfatın belirttiği durumu almak
- olmak
- Bir olayla karşılaşmak; başına kötü bir şey gelmek
- olmak
- Yaklaşmak, gelip çatmak
- olmak
- Yol açmak
- olmak
- Uygun düşmek, yerinde görülmek
- olmak
- Yitirmek, elinden kaçırmak
- olmak
- Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek
- olmak
- Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılır
- olmak
- Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur
- olmak
- Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak
- olmak
- Hazırlanmak, hazır duruma gelmek
- olmak
- Ne gibi bir ilginin bulunduğunu sormak veya hiçbir ilgi olmayacağını belirtmek için kullanılır
- olmak
- Bu fiilin geniş zamanının tekil üçüncü kişisi olumlu olduğunda kabul, olumsuz olduğunda ret anlatır
- olmak
- Yetişmek, olgunlaşmak
- olmak
- Gerçekleşmek veya yapılmak
- olmak
- Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak
- olmak
- Bir şeyi elde etmek, edinmek: "Nihayet ben mal sahibi olacağıma göre rahattım."- S. F. Abasıyanık
- olmak
- Herhangi bir durumda bulunmak
- olmak
- Bir durumdan başka bir duruma geçmek
- olmak
- Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek
- olmak
- Hastalığa yakalanmak, tutulmak
- olmak
- Geçmek, tamamlanmak
- olmak
- Varlık kazanmak, meydana gelmek, vuku bulmak
- Olmak
- (Osmanlı Dönemi) TANAZZUC
- Olmak
- dokunmak
- Olmak
- yapmak
- ifşa olmak
- Gizli olan bir şey ortaya çıkmak
- OL
- (Hukuk) O
- mahcup olmak
- Utanmak
- ol
- O gösterme sıfatı
- ol
- O gösterme sıfatı: "Dedi gördüm ol habibin aneasın"- Süleyman Çelebi. O gösterme zamiri
- olma
- Olmak işi veya durumu
İlgili Terimler
olerek teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı
- OL
- my wife, my girlfriend, my mother (Internet abbreviation)
- ol
- Oliver's List of Newton Easter Eggs http: //www geocities com/SiliconValley/Bay/4931/index html
- ol
- Ordered List The Ordered List element represents a list of items sorted by sequence or order of importance Typical remdering is a numbered list of items
- ol
- OFFICE LIGHT DISTRICT
- ol
- on the label
- ol
- { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 10pt; margin-top: auto; margin-bottom: auto; color: #000000} The OL tag style creates a default look for an orderedlist in the HTML file item one item two
- ol
- A suffix denoting that the substance in the name of which it appears belongs to the series of alcohols or hydroxyl derivatives, as carbinol, glycerol, etc
- ol
- Operating loans, farm
- ol
- Overall Length
- ol
- orienting line
İlgili Terimler
olerek teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- olmak
- become
If you want to become my friend, then also become the friend of my friend.
-Arkadaşım olmak istiyorsan, öyleyse arkadaşımın arkadaşı da olursun.
I'd like to become a famous soccer player.
-Ünlü bir futbolcu olmak istiyorum.
- olmak
- happen
Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
-Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
He felt that something was about to happen.
-Bir şey olmak üzere olduğunu hissetti.
- olmak
- {f} occur
- olmak
- fit
He's not fit to be a teacher.
-O bir öğretmen olmak için uygun değil.
Tom is fitted to become a businessman.
-Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
- olmak
- go on
He won't go on to graduate school.
-Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
I want to get a haircut before I go on the trip.
-Yolculuğa çıkmadan önce saç tıraşı olmak istiyorum.
- olmak
- to be present
- olmak
- come to pass
- olmak
- be present
- olmak
- concur
- olmak
- am
- olmak
- result
The result was far from being satisfactory.
-Sonuç tatmin edici olmaktan uzaktı.
A man decides he wants to be king; thousands of people die shortly thereafter as a result of this desire.
-Bir adam kral olmak istediğine karar verir; çok geçmeden bu arzunun sonucu olarak binlerce insan ölür.
- olmak
- happen to
I want to make sure nothing will happen to Tom.
-Tom'a bir şey olmayacağından emin olmak istiyorum.
Why did that have to happen to me?
-Bu bana neden olmak zorundaydı.
- olmak
- form
Do we have to be so formal?
-Bu kadar resmî olmak zorunda mıyız?
Tom doesn't have to be so formal.
-Tom çok resmi olmak zorunda değil.
- olmak
- grew into
- olmak
- be of
- olmak
- amount to
- olmak
- (deyim) give cause for
- olmak
- catch
I want to make sure that I don't catch the flu.
-Gribe yakalanmayacağımdan emin olmak istiyorum.
Tom doesn't like being around children because he's always afraid of catching a cold from one of them.
-Tom onlardan birinden her zaman soğuk algınlığı kapmaktan korktuğu için çocukların etrafında olmaktan hoşlanmaz.
- olmak
- knock about
- olmak
- happening
Tom looked around to make sure nothing else was happening.
-Tom başka bir şey olmadığından emin olmak için etrafına baktı.
- olmak
- be provided
- olmak
- pretend
I don't know what's worse: being stupid or pretending to be stupid.
-Hangisinin daha kötü olduğunu bilmiyorum: aptal olmak mı yoksa aptalmış gibi yapmak mı?
Can you at least pretend you want to be here?
-Sen en azından senin burada olmak istediğini taklit edebilir misin?
- olmak
- hamper
- olmak
- turn into
- olmak
- amount
- olmak
- suit
- olmak
- grow into
- olmak
- occupy
- olmak
- present
- olmak
- brew
- olmak
- pass off
- olmak
- becoming
- olmak
- be
- olmak
- exist
Men do not exist in this world to become rich, but to become happy.
-Bu dünyada erkekler zengin olmak için değil, mutlu olmak için var olurlar.
- olmak
- is
- olmak
- mature
- olmak
- to catch (a disease): Tifo oldu. He caught typhoid fever
- olmak
- hap
Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
-Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
I'd be happy to help you if you're having trouble.
-Bir sorununuz varsa, size yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.
- olmak
- turn
Tom wants to graduate from college before he turns 24 years old.
-Tom, 24 yaşını doldurmadan önce üniversiteden mezun olmak istiyor.
It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
-Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
- olmak
- come off
- olmak
- come over
- olmak
- (for something) to be acceptable, be all right, be okay: Olur mu öyle? Can (something like) that be okay? Olur! Okay! Olmaz! No!
- olmak
- to have (used with possessives): Param olsaydı alırdım. If I'd had the money, I'd have bought it. Benim o semtte bir evim olmalı. I ought to have a house in that part of town
- olmak
- come about
- olmak
- (for something) to be a source of (something) to (someone): Bu ilacın ona çok yararı oldu. This medicine has really helped her
- olmak
- to become, come to exist, come into being
- olmak
- eventuate
- olmak
- befall
- olmak
- to be (to have or occupy a place or position; to show a certain characteristic): Beşte orada olmalıyım. I ought to be there at five o'clock. Cesur olmalısın. You should be bold
- olmak
- go
- olmak
- (yerinde) be situated
- olmak
- (for time) to pass, elapse, be: Oraya gideli iki yıl oldu. It's been two years since he went over there
- olmak
- fare
- olmak
- have
With Windows, you have to have extensions or it won't read your files.
-Windows ile eklentilere sahip olmak zorundasın,yoksa o dosyalarını okumaz.
If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
-Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
- olmak
- take place
- olmak
- hit
Everybody expected the musical to be a great hit, but it was far from being a success.
-Herkes müzikalin büyük bir hit olmasını bekliyordu fakat o başarılı olmaktan çok uzaktı.
- olmak
- to be; to become; to exist; to happen, to occur, to take place, to go no, to come about, to transpire; to get; to fit, to be suitable for; to be present; to ripen; to mature; (hastalık) to catch, to have, to get;" "to undergo; to be ready/prepared/cooked, etc.; to be done out of sth
- olmak
- (for an article of clothing) to fit
- olmak
- to happen, occur, be, take place
- olmak
- hatch
- olmak
- to ripen; (for food) to be cooked, be done
- olmak
- to undergo (something): Ameliyat oldu. He underwent an operation. Ahmet yarın imtihan olacak. Ahmet will take an exam tomorrow
- olmak
- to lose, be deprived of: Canından oldu. He lost his life. Kumar yüzünden servetinden oldu. She lost her fortune by gambling
- olmak
- slang to get drunk: Sen bayağı oldun. You're as drunk as a lord. Oldu. (Konuşma Dili) All right./OK./Very well./Agreed
- olmak
- get
Her only purpose in life was to get rich.
-Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı.
Christine stayed in the shade all day, because she didn't want to get a sunburn.
-Christine tüm gün gölgede kaldı, çünkü güneş yanığı olmak istemiyordu.
- olmak
- ripen
- olmak
- take
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
-Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
Tom has what it takes to succeed.
-Tom başarılı olmak için gerekli niteliklere sahip.
- olmak
- reign
- olmak
- come up
- olmak
- transpire
- olmak
- betide
- olmak
- come along
- olmak
- boil down to
- olmak
- become of
- olmak
- abide
- olmak
- grow
I want to be somebody when I grow up.
-Büyüdüğümde ben önemli biri olmak istiyorum.
Eat your vegetables so that you will grow up to be big and strong.
-Büyük ve güçlü olmak için büyüyebilesin diye sebzelerini ye.
- olmak
- be in the
- olmak
- be with
- olmak
- to be in
I want to be in your plan.
-Planında olmak istiyorum.
She promised her father to be in time for lunch.
-O, öğle yemeğinde zamanında olmak için babasına söz verdi.
- olmak
- stand
We have to be there on time, so don't stand me up tomorrow!
-Biz zamanında orada olmak zorundayız, bu yüzden yarın beni bekletme.
To stand in your own feet means to be independent.
-Kendi ayakların üzerinde durmak bağımsız olmak anlamına gelir.
- olmak
- range
Tom always thought he'd like to become a forest ranger.
-Tom her zaman bir orman bekçisi olmak istemeyi düşündü.
Determine the range of values of the constant k to which the quadratic inequality x² + kx - 3k > 0 holds for any real value of x.
-x bir reel sayı olmak üzere, x² + kx - 3k > 0 eşitsizliğinde k sabitinin alabileceği değer aralığını bulunuz.
- olmak
- undergo
- olmak
- come
You've come back to be with Tom, haven't you?
-Tom'la birlikte olmak için geri geldin, değil mi?
I wish to be a singer come what may.
-Ne olursa olsun bir şarkıcı olmak istiyorum.
- olmak
- goon
- bağlı olmak
- depend
It is often necessary to depend upon others.
-Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.
- yok olmak
- disappear
- belli olmak
- become clear
- emin olmak
- ensure
- özgür olmak
- be free
- egemen olmak
- dominate
- emekli olmak
- retire
My wife and I are preparing to retire.
-Karım ve ben emekli olmak için hazırlanıyoruz.
The lady that used to work here had to retire.
-Burada çalışan bayan, emekli olmak zorunda kaldı.
- konsantre olmak
- concentrate
You've got to concentrate.
-Sen konsantre olmak zorundasın.
All you have to do is to concentrate.
-Bütün yapman gereken konsantre olmak.
- mezun olmak
- graduate
Tom wants to graduate from college before he turns 24 years old.
-Tom, 24 yaşını doldurmadan önce üniversiteden mezun olmak istiyor.
I don't have enough credits to graduate.
-Mezun olmak için yeterli kredim yok.
- neden olmak
- cause
Careless driving causes accidents.
-Dikkatsiz araba sürme kazalara neden olmaktadır.
I don't want to cause you any problems.
-Size herhangi bir soruna neden olmak istemiyorum.
- sahip olmak
- have
It must be nice to have friends in high places.
-Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
And what we really want is to have many sentences in many — and any — languages.
-Ve bizim gerçekten istediğimiz çok sayıda-ve herhangi-dillerde çok sayıda cümlelere sahip olmaktır.
- sebep olmak
- cause
I didn't want to cause a scene.
-Bir olaya sebep olmak istemedim.
We want to cause the least possible harm.
-Biz mümkün olan en az zarara sebep olmak istiyoruz.
- uygun olmak
- suit
- var olmak
- exist
- ait olmak
- Belong to
- başarılı olmak
- succeed
It is everyone's wish to succeed in life.
-Hayatta herkesin isteği başarılı olmaktır.
If you want to succeed, use your time well.
-Başarılı olmak istiyorsanız zamanınızı iyi kullanın.
- hakim olmak
- dominate
- hemfikir olmak
- agree
- minnettar olmak
- be grateful
What do you have to be grateful for?
-Ne için minnettar olmak zorundasın?
What do I have to be grateful for?
-Ne için minnettar olmak zorundayım?
- tedirgin olmak
- worry
- şahit olmak
- witness
- belli olmak
- appear
- neden olmak
- induce
- hayran olmak
- admire
I couldn't help but admire Tom's perseverance.
-Tom'un sabrına hayran olmaktan kendimi alamadım.
- mezun olmak
- graduated from
He is proud of having graduated from Tokyo University.
-Tokyo Üniversitesi'nden mezun olmaktan gurur duyuyor.
- teslim olmak
- surrender
I'd rather die than surrender.
-Teslim olmaktansa ölmeyi tercih ederim.
He would have to surrender.
-O teslim olmak zorunda kalacaktı.
- peşinde olmak
- chase
- belli olmak
- be clear
- sahip olmak
- possess
Someday, I would like to possess a sailboat.
-Günün birinde, bir yelkenliye sahip olmak istiyorum.
Happiness isn't merely having many possessions.
-Mutluluk sadece birçok mala sahip olmak değildir.
- mecbur olmak
- be obliged to
- sahip olmak
- own
It is one thing to own a library; It is quite another to use it wisely.
-Bir kütüphaneye sahip olmak başka bir şey, onu akıllıca kullanmak çok daha başka bir şey.
Tom has to have everything his own way.
-Tom her şeye kendi yoluyla sahip olmak zorunda.
- olmak (bir yerde)
- stand
- olmak ya da olmamak
- To be or not to be
- olmak üzere
- impending
- olmak üzere olan
- upcoming
- olmak-lık
- is-ness
- olası olmak
- be likely
- olası olmak
- might
- olası olmak
- may
- olası olmak
- be possible
- olaya yakından şahit olmak
- have a ringside seat
- olağanüstü olmak
- beat the band
- olumlu olmak
- be posivite
- olup bitenden habersiz olmak
- (deyim) be out of the picture
- minnettar olmak
- appreciate
- bağımlısı olmak
- addict
- razı olmak
- consent
- borçlu olmak
- owe
I never want to owe money to anyone.
-Kimseye para borçlu olmak istemiyorum.
- eğilimi olmak
- tend
- pişman olmak
- repent
- yok olmak
- vanish
- mal olmak
- be
- mevcut olmak
- be
- aynı fikirde olmak
- agree
I've got to agree with Tom here.
-Burada Tom'la aynı fikirde olmak zorundayım.
I'm forced to agree with Tom.
-Tom'la aynı fikirde olmak zorundayım.
- gerekli olmak
- (Hukuk) call for
- ilgili olmak
- relate
- olma
- {i} being
I am proud of being a doctor.
-Doktor olmaktan gururluyum.
Being sick is very boring.
-Hasta olmak çok sıkıcı.
- teslim olmak
- give in
The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in.
-Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.
- önayak olmak
- initiate
- şok olmak
- be shocked
- mezun olmak
- to graduate
Tom wants to graduate from college before he turns 24 years old.
-Tom, 24 yaşını doldurmadan önce üniversiteden mezun olmak istiyor.
He won't go on to graduate school.
-Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
- ol
- be
- var olmak
- be
- eksik olmak
- miss
- ait olmak
- refer
- alışkın olmak
- be used to
- ağzına kadar dolu olmak
- brim
- belli olmak
- be understood
- dikkatli olmak
- watch out
- hasret olmak
- long
- ilgili olmak
- come to
- ilgili olmak
- be pertinent to
- kararlı olmak
- insist
- kefil olmak
- vouch
- meraklı olmak
- to be keen on
- meraklısı olmak
- be keen on
- neden olmak
- precipitate
- ol
- became
- uyumlu olmak
- conform
- yakın olmak
- impend
- yeniden olmak
- recur
- yorgun olmak
- be tired
- zorunda olmak
- have to
I don't want to have to worry about you.
-Senin için endişelenmek zorunda olmak istemiyorum.
I don't want to have to hurt anyone.
-Kimseyi incitmek zorunda olmak istemiyorum.
- önemi olmak
- count
- üstün olmak
- excel
- altüst olmak
- upset
- itirazı olmak
- object
- mal olmak
- cost
The new tablet costs a fortune.
-Yeni bir tablet bir servete mal olmaktadır.
My textbooks cost a lot.
-Ders kitaplarım çok paraya mal olmaktadır.
- meşgul olmak
- deal
- müteessir olmak
- regret
- ol
- are
- başarısız olmak
- fall through
- emin olmak
- to be sure (of)
- ilgisi olmak
- have something to do with
- sırılsıklam olmak
- soak
- öncelikli olmak
- take precedence of
- ol
- is
- tatmin olmak
- come
- ol
- was
- inancı olmak
- trust
- körkütük sarhoş olmak
- Get hammered
- düzeyinde olmak
- rule
- sebep olmak
- induce
- yerlisi olmak
- hail
- göstergesi olmak
- argue
- abone olmak
- subscribe to
I would like to subscribe to your newsletter.
-Haber bülteninize abone olmak istiyorum.
- acemi olmak
- stooge
- aklında olmak
- have in mind
- alabora olmak
- turn over
- alışık olmak
- to be used to
- anlamı olmak
- figure
- arada olmak
- intervene
- aynı anda olmak
- synchronize
- aşı olmak
- to be vaccinated, be inoculated
- aşık olmak
- be struck on smb
- aşık olmak
- be sweet on smb
- başarılı olmak
- speed
- belli olmak
- 1. to become perceptible. 2. to become definite
- belâ olmak
- plague
- benzer olmak
- border
- bilgili olmak
- be knowledgeable about
- bilgisi olmak
- be aware of
- bilincinde olmak
- conscious of
- birlik olmak
- unite
- birlik olmak
- conspire
- birlikte olmak
- accompany
- bitişik olmak
- neighbor
- bitişik olmak
- adjoin
- dahil olmak
- be included
Tom doesn't want to be included.
-Tom dahil olmak istemiyor.
- deli olmak
- be crazy about
- deli olmak
- rave
- destek olmak
- support
Tom is here to support you.
-Tom sana destek olmak için burada.
I'm here to support Tom.
-Tom'a destek olmak için buradayım.
- dolayı olmak
- follow
- dolu olmak
- bristle
- dost olmak
- to become friends
- düz olmak
- be flat
İlgili Terimler
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.